12 Yıl İngilizce Dersi Aldım, Hâlâ Konuşamıyorum… Neden?
Günlük İngilizceyi Geliştirmenin Bilimsel ve Uygulanabilir Yolu
Bu blog yazımda aslında gelen bir maile cevabım.
Bu cevabımdan birçok kişinin faydalanabileceğini düşünerek uzun maili kısaca problemler halinde özetledim ve detaylı cevabımı aşağıda verdim.
Soruyu soran, yurt dışında üniversitede derslere giren bir doktor beyin sorusuydu.
Problemler:
Gündelik İngilizce eksikliği:
Medikal İngilizce’de sorun yaşamasa da günlük konuşmalarda A2 seviyesinin altında olduğunu düşünüyor.
Listening & Speaking gelişmemiş:
5 yıldır İngilizce konuşulan bir ortamda olmasına rağmen kulak gelişimi (listening) sağlanamamış; espri anlatma, fıkra paylaşma, anı aktarma gibi doğal konuşmalarda yetersizlik hissediyor.
Akıcı ifade zorluğu:
Fakülte toplantılarında konuşulanları tam anlayamamak ve düşüncelerini akıcı şekilde ifade edememek büyük bir problem.
Uzun süreli başarısız öğrenme deneyimi:
Türkiye’de 12 yıl boyunca İngilizce dersi almasına rağmen dili öğrenememiş olmanın getirdiği özgüven kırılması var.
Cevabım
[İsim] bey merhaba.
Kulak açılması diye ifade ettiniz ama Listening yapmanız Speaking becerinizi etkilemez.
Şöyle düşünün, bol bol kitap okumanız kelime haznenizi geliştirir, evet, ama iki türlü kelime bilgimiz var:
Bildiğimiz kelimeler
Kullandığımız kelimeler
Türkçe örneğinde şöyle:
Bir üniversiteli genç Atatürk Nutkunu, Necip Fazıl'ı, Orhan Pamuk'u okuduğu zaman anlar. Burada bildiği kelime haznesi ortalama 20.000 ama kullandığı kelime sayısı 2024 Aralık ayında Iğdır Üniversitesinin yaptığı araştırmalara göre 100-150 kelime…
Yani
Bilmek eşit değildir kullanabilmek
Şimdi çözüm ve rutin önerisi:
Bildiğimiz kelimeleri kullandığımız kelimelere aktarabilmemiz için o kelimeleri kullanmamız gerekiyor. Ama ilk aşamada konuşarak değil.
Yazarak.
Kendi alanınızda ifade ettiğiniz gibi rahat konuşuyorsunuz çünkü o bağlam içinde sürekli yazıyorsunuz, konuşuyorsunuz. Fakat bağlamın dışına çıktığınızda farklı bağlamlarda kelimeleri kullanma konusunda "antremanlı" olmadığınız için, o kelimeleri bilseniz de kullanmakta ve aktif hafızanıza çağırmakta zorlanmanız normal.
Yapacağınız şey şu:
İngilizce için alışkanlık haline getirerek küçük defter ve kalem hep yanınızda taşımanız. Bu deftere ne yazacaksınız peki?
İki türlü yazma olacak:
Sizin ilgi alanlarınız, esprileriniz, düşünceleriniz, tefekkürleriniz yani sizin bağlamlarınız. Ama bunlar ders dışı olacak.
Okuduğunuz kitapların, dinlediğiniz podcast'lerin, denk geldiğiniz ve ilginç bulduğunuz tweet akışlarının özeti + yorumunuz.
Bu iki yazma çalışmasının faydası şöyle:
Birinci çalışmanızda sizin bağlamlarınız olduğu için sıkça kullandığınız veya hızlıca aklınıza gelen kelimeleri dikeyde pekiştirmenizi sağlar.
İkinci çalışmanızda ise bildiğiniz kelimeleri farklı bağlamda görmeniz ve sonra özet çıkarırken o bağlamda özetlemeniz ve yorum yazmanız, o kelimeleri bu sefer yatayda pekiştirmenizi sağlar. Ek olarak yorum yazdığınız zaman o konuyu kendinizle bağ kuruyorsunuz dolayısıyla yeni öğrendiğiniz kelimeleri ve kalıpları uzun vadeli hafızaya da almış oluyorsunuz.
Peki neden yazarak çalışıyoruz? Direkt konuşarak yapamaz mıyız?
Şöyle:
Yabancı dil öğrenme sürecinde yetişkin ve erişkin insanlarda konuşma becerisi, yazma becerisi üzerine inşa edilir.
Sadece konuşarak öğrenirsiniz ama A2 seviyesi ötesine geçmek çok çok zor.
Ama yazarak bu mümkün.
Ayrıca yazma çalışmaları bildiğiniz ama kullanmadığınız kelimeleri kullandığınız kelimelere aktarmanızı sağlar.
Bu arada uzun uzun yazmanız gerekmiyor.
1-2 paragraf ile başlamanız gayet uygun ve faydalı olacak.
Sonra yavaş yavaş cümle sayınızı arttırırsınız.
Önemli olan her gün bunu yapmanız.
Bu çalışmaları kendiniz gayet başarılı bir şekilde uygulayabilirsiniz.
Ama grup ile uygulamak ve daha fazla çalışma yapmak, ek olarak yapay zekayı da entegre etmek isterseniz Reaktivasyon eğitimimi de inceleyebilirsiniz.